SİNAN ARDIÇ ESOGÜ
  Genel Ekonomi
 

İzmirliler Afrika’ya Sudan’dan açılacak                   19 Mayıs 2008



Türk ürünlerinin pazar payının son yıllarda hızla büyüdüğü Sudan, İzmirli işadamlarının Afrika’ya açılma kapısı olacak. Sudanlı işadamları, kentten etkilendiklerini söyledi.

TUSKON Türkiye Sanayici ve İşadamları Konfederasyonu tarafından düzenlenen Türkiye-Afrika Dış Ticaret Köprüsü’ne katılan 40 Sudanlı işadamı, İzmir Genç İşadamları Derneği’nin konuğu olarak geldikleri İzmir’de işbirliği olanaklarını araştırdı. Türkler ile daha fazla ticaret yapmak istediklerini belirten konuk işadamları, İzmir’de beklemedikleri bir üretim gücü ile karşılaştıklarını vurguladı. Sudanlı işadamları İzmirli girişimcilere Sudan’daki yatırım pastasından pay alma çağrısı yaptarken, İGİD Sudan İş Forumu’na katılıp, bazı fabrika ve üretim tesislerini de gezdiler. Konuk işadamı heyetinin başkanı Sudan İşadamları Konfederasyonu Başkan Yardımcısı Abbas Ali Said, İzmir’de beklediklerinin çok üstünde bir üretim gücü ile karşılaştıklarını belirtti.

Üstün üretim gücü

İzmirli işadamlarını Sudan’a yatırıma davet eden Abbas Ali Said, önemli petrol rezervlerine sahip Sudan’ın bu rezervlerden ancak son yıllarda yararlanabildiğini ifade ederek şunları söyledi; "Gelişmekte olan petrol kaynakları ve buna bağlı endüstrimiz dünyanın ilgisini çekiyor. Türk işadamları hızla büyümekte olan bu pazara erken girerek Sudan ekonomisinin geleceğinde söz sahibi olabilir. İzmirliler Sudan’a gelerek potansiyeli yerinde görmeli. Biz her desteği vereceğiz yeter ki yatırım yapsınlar."

250 işadamı

Sudan işadamı heyetinin İzmir programı kapsamında düzenlenen İGİD Sudan İş Forumu’na 40’ı Sudanlı olmak üzere 250 işadamı katıldı. Sudan ekonomisi petrol ve tarım üzerine kurulu. Türkiye’nin artan petrol faturası dikkate alınırsa Sudan ile petrol ve ürünleri konusunda daha yakın işbirliği içine girilebilir.

BİR HEYET DE DENİZLİ’YE

TUSKON’un davetlisi olarak Türkiye’ye gelen Afrikalı işadamları, Denizli’de Ticaret Odası’nı ziyaret etti, Afrika’ya yatırım istedi. Madagaskar, Komor Adaları ve Mauritus’tan gelen 15 kişilik heyet, Denizli programında tekstil ve mermer fabrikalarını gezerek işadamlarıyla ticari bağlantılar yaptı. Denizli Ticaret Odası Başkanı Necdet Özer’le görüşen Komor Adaları Ekonomi Bakanı Hassani Hamadi, Türk işadamlarını Afrika’ya yatırım yapmaya davet etti.

Fabrikalardan çok etkilendi

Denizli’de tekstil fabrikalarını gezdiğini ve çok etkilendiğini belirten Hamadi, "Çeşitli sektörlerde ülkemize Türkiye’den ihracat yapmak istiyoruz. Türk işadamları ve Afrikalı işadamları arasındaki ticaret bağlantılarını daha fazla geliştirmeliyiz" dedi

 

 

 

Ilısu’ya kredi tehdidi                                                    19 Mayıs 2008





Almanya, Avusturya ve İsviçre ekonomi bakanları, Türkiye’nin Ilısu barajı projesi konusunda çevreyle ilgili ve sosyal taahhütlerini yerine getirmemesi halinde, barajın inşasıyla ilgili her türlü kredi teminatına karşı çıkacaklarını bildirdiler.

 

 

 

 

                                                                                                  19 Mayıs 2008

Demir yüzde 113 yükseldi, kamu müteahhidine ’fiyat farkı’ yolda 



Demir fiyatlarında son aylarda meydana gelen rekor düzeydeki artış, tüm ekonomi için de tehdit oluşturuyor.

Demirin tonu son yedi ayda yüzde 112.7 artarak bin 495 YTL’ye yükseldi. Uzmanlar, fiyat artışının ağustosa kadar devam edeceğini öngörüyor. İnşaat sektörünün yaşanan fiyat artışından daha fazla etkilenmemesi için ise hükümet, kamuya iş yapan müteahhitler için Fiyat Farkı Kararnamesi hazırlamaya başladı.

DÜNYA genelinde demir fiyatlarında son aylarda yaşanan rekor düzeydeki artışlar, Türkiye’de durgunluğa bağlı olarak zaten zorda olan inşaat sektöründe kriz potansiyelini büyütürken, tüm ekonomi için de tehdit oluşturdu. Türkiye’de demir fiyatları Ekim 2007-Mayıs 2008 döneminde yüzde 112.7 artarken, artışın Ağustos ayına kadar hız kesmeyeceği tahmin ediliyor. Zaten uzun süredir durgunluğa bağlı olarak sıkıntı yaşanan inşaat sektörünü rahatlatmak amacıyla hükümet, kamuya iş yapan müteahhitler için Fiyat Farkı Kararnamesi hazırlıyor. Demir fiyatlarının yükselmesi, Çin’in tüketiminin artması ve petrol fiyatlarının yükselmesi, Arap ülkelerinin yatırımlarına hız vermesi gibi nedenlere bağlanıyor. Demire özellikle son dört ayda dokuz kez zam yapıldığına işaret ediliyor. Fiyatlarda Ekim ayından bu yana kaydedilen artışın ise yüzde 113’e yaklaştığı dikkati çekiyor.

Düştü, sonra fırladı

Kardemir tarafından üretilen "uzun yuvarlak" ürün baz alındığında fiyatların geçen yıl Mayıs-Ekim arasında düştüğü, izleyen dönemde ise aşırı oranlarda arttığı belirlendi. Geçen yılın Mayıs ayında tonu 788.14 YTL olan demir fiyatı, beş ayda yüzde 10.8 düşerek Ekim ayında 703.39 YTL’ye geriledi. Ancak söz konusu fiyat Kasım’daki yüzde 8.43 zamla 762.71 YTL’ye, bu yıl Ocak’ta yüzde 12.8 artışla 860.17 YTL’ye, Şubat’ta yüzde 8.9 artışla 936.44 YTL’ye, Mart’ta yüzde 19.5 artışla bin 118.64 YTL’ye, Nisan’da yüzde 19.5 artışla bin 337.12 YTL’ye, Mayıs ayında da bugüne kadar yüzde 11.9 artışla bin 495.76 YTL’ye kadar çıktı. Buna göre söz konusu demirin ton fiyatında Ekim-Mayıs dönemindeki kümülatif artış yüzde 112.7’ye ulaştı. Bu ayın tümünde bin 500 YTL’yi aşması beklenen demir fiyatının, Ağustos ayına kadar olan dönemde artışını sürdürmesi güçlü olasılık olarak görülüyor.

Sektör alarm veriyor

İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Ankara Şubesi Başkanı Nevzat Ersan, ANKA’ya yaptığı değerlendirmede, Ocak ayında tonu 860 YTL olan demir fiyatının Mayıs ayında bin 495 YTL’ye çıktığını belirterek, dört ayda demire yüzde 74 zam yapıldığını söyledi. Fiyat artışlarına bağlı olarak sektörün alarm vermeye başladığını kaydeden Ersan, sektörün milli gelirdeki payının yüzde 33 olduğunu söyledi. Ersan, kamuya iş yapan müteahhitlerin yaşanan gizli kriz nedeniyle iş yapamadığını dile getirirken, özel sektörde çalışan müteahhitlerin de artan malzeme fiyatları ve alım gücünün azalması nedeniyle zor durumda kaldıklarını, konut satamadıklarını belirtti.

İnşaat maliyeti yüzde 15 artar

TÜRKİYE Müteahhitler Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Eren, demirin inşaat sektörünün vazgeçilmez üç malzemesinden biri olduğunu belirterek, demirdeki fiyat artışının maliyeti de yaklaşık yüzde 15 arttıracağını kaydetti. Sektörde duraklamanın yaşandığı bir dönemde ana girdi kalemi olan demirde yaşanan fiyat artışının sektörde ciddi krize dönüşebileceğini vurgulayan Eren, "Başbakanın talimatı ile kamuya iş yapan müteahhitler için Fiyat Farkı Kararnamesi hazırlanıyor. Bu biraz müteahhitleri rahatlatır" dedi. Özel sektörde çalışan müteahhitlerin yeni fiyatlar karşısında zor durumda kaldığını ifade eden Eren, fiyat artışının Ağustos ayına kadar devam etmesinin beklendiğine dikkat çekti.

Patlamış balonun parçalarını topluyoruz

ULUSLARARASI Emlak Uzmanları Genel Başkan Yardımcısı Salim Taşçı yaptığı açıklamada, emlak sektöründe kronikleşen durgunluğa işaret ederek, geçmiş dönemde yaşanan fiyat artışlarına bağlı olarak sektörde durgunluk yaşandığını söyledi. Taşçı, "Balon patladı, sektör bu balonun parçalarını topluyor. Talep yok. Sektör durgun. Talep olmayınca da fiyatlar artmıyor" diye konuştu.

Kararname yetmiyor yasa da değişmeli

BAYINDIRLIK ve İskan Bakanlığı ile Kamu İhale Kurumu demir fiyatlarındaki hızlı yükseliş sonrasında muteahhitlik sektöründe yaşanan sıkıntının çözümü için ortak çalışma yürütüyor. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı yetkilisi, Kamu İhale Kurumu ile çözüm arayışı içinde olduklarını, sorunun çözümü için Fiyat Farkı Kararnamesinde yapılacak bir düzenlemenin yeterli olmayacağını, geçmişte imzaladıkları sözleşmeye göre bugün iş yapanların uygulamadan yararlanabilmesi için Kamu İhale Sözleşmeleri Yasasında da değişikliğe gitmek gerektiğini belirtti.

 

 

Gül, Fischer’i memleketi Kayseri’ye götürüyor                              19 Mayıs 2008

Ümit ÇETİN/ANKARA

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bugün bereberinde 70 iş adamıyla birlikte Türkiye’ye gelecek Avusturya Cumhurbaşkanı Heinz Fischer’i memleketi Kayseri’ye götürerek, Viyanalı ve Kayserili iş adamları arasında ticaret köprüsü kuracak.


Cumhurbaşkanı Gül’ün daveti üzerine 19-22 Mayıs tarihleri arasında Türkiye’ye resmi ziyaret gerçekleştirecek Fischer’le, Türkiye ile Avusturya arasındaki ikili ilişkilerin yanı sıra, bölgesel ve uluslararası konularda görüş alışverişinde bulunulacak. Ziyarette, işbirliği alanlarının çeşitlendirilerek daha da güçlendirilmesi imkanları da değerlendirilecek.

Gül, Avusturya Cumhurbaşkanı Fischer ve beraberindeki iş adamlarını çarşamba günü memleketi Kayseri’ye götürecek. Gül ile Fischer, Kayseri Hilton Oteli’nde düzenlenecek "Türkiye-Avusturya İş Forumu"na katılacak. Kayseri’deki etkinlik sırasında Türk ve Avusturya işadamları da biraraya gelecek. Bu arada, Fischer ile birlikte Türkiye’ye gelecek üst düzey Avusturya ticaret heyetine Avusturya Ticaret Odası Başkanı Christoph Leitl başkanlık edecek.

Ticaret hacmi

Türkiye’nin AB üyeliğine muhalif ülkelerin başında gelen Avusturya ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi, 2007 yılında 1.6 milyar euroya ulaştı. Türkiye’ye cumhurbaşkanı düzeyindeki son resmi ziyareti 1996 yılında gerçekleştiren Avusturya’nın bu ziyaretinde Türk tarafının AB’ye destek beklentisi bulunuyor. 220 bin Türk’ün yaşadığı Avusturya’da gerek halk, gerekse siyasilerin arasında yaygın olan Türkiye’nin AB üyeliği karşıtlığına rağmen, Cumhurbaşkanı Fischer, göreve geldikten sonra bu konuda daha dengeli bir yaklaşım gösterdi. Fischer, Cumhurbaşkanı seçildikten hemen sonra "Türkiye’nin önyargı ile AB dışında bırakılmasına karşı olduğu"nu söylemişti.

Ekonomi forumu

Öte yandan, 22 Mayıs’ta İstanbul’da Çırağan Palace Kempinski Otelinde Türkiye-Avusturya Ekonomik Forumu düzenlenecek. Bu toplantıya da katılacak Fischer’e burada Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın eşlik etmesi öngörülüyor. Dr. Heinz Fischer ayrıca, İstanbul’daki Arkeoloji Müzesi’nde düzenlenen "Artemiz Sergisi"nin açılışını da yapacak.

 

 

 

"Hiç bu kadar kötü olmamıştı"                                                         18 Mayıs 2008



Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün, "Ben 1978'den bu yana ticaret yaparım. İki tane muhtıra, dört tane ekonomik kriz gördüm ama şu günkü yaşadığımız durumu, bir tüccar, bir oda başkanı olarak hiç yaşamamıştım" dedi.


Alanya Ticaret ve Sanayi Odası (ALTSO) Başkanı Kerim Taç'ın davetlisi olarak Alanya'ya gelen Aygün, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Alanya'da esnafla görüştüğünü ve esnafın yüzünün gülmediğini ileri süren Aygün, şöyle konuştu:

“Ankara zaten bitmiş, Anadolu kan ağlıyor. Ben 1978'den bu yana ticaret yaparım. İki tane muhtıra, dört tane ekonomik kriz gördüm ama şu günkü yaşadığımız durumu, bir tüccar, bir oda başkanı olarak hiç yaşamamıştım. Türkiye'de (imdat) çığlıkları başladı. Alanya'da otel fiyatlarına baktım, 20-30 avro gibi komik rakamlarla tam pansiyon yerler var. Bu ücret, yatağı mı, elektriği mi, yemeği mi kurtarır? Çok turistin gelmesi önemli değil ki, çok turistin gelmesiyle para kazanılıyor mu? Müesseseler (3-5 gün böyle idare edelim) diyebilirler, ancak Türkiye için bu böyle değil. Türkiye'nin döviz kazanması lazım. Döviz kazanmıyor. Kurların düşük olması hem ihracatçıyı hem turizmciyi mahvetmiş vaziyette. Merkez Bankası, faizi yükseltti. Faizler yükseldikçe de ekonomi kötüye gider. Bugüne kadar ekonomiyi, satarak, borçlanarak getirdiler. Telekom'dan tutun da TÜPRAŞ, limanlara kadar her şey satıldı. 2008 yılı programında Halk Bankası, Vakıf Bank, Ziraat Bankası, Türk Telekom'un bir kısmı, oto yollar, Milli Piyango, Spor Toto, 8 şirket satılacak. Bir gün satılacak bir şey kalmayınca ne yapacaksın?”

“İTHALATA DAYALI BİR TARIM EKONOMİSİ UYGULANIYOR”

Aygün, Türkiye'nin tarım ülkesi olduğunu, ancak pirinç, mercimek, nohut, fasulye gibi tahılların ithal edildiğini, bu nedenle de bu ürünlerin yüzde 80, yüzde 200 zamla yenildiğini ileri sürdü. Üretime değil, ithalata dayalı bir tarım ekonomisi yaşandığını anlatan Aygün, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Çiftçi batmış vaziyette. Son 5 yılda 22 milyar dolarlık gıda ithal etmişiz. Şu anda yediğimiz mercimeğin yüzde 90'ı ithal. Markette torbanın üzerinde Türk markası yazar ama içindeki yüzde 100 ithaldir. Kuru fasulye, pirinç de öyle. Eskiden Türkiye pamuk ambarıydı, geçen yıl Yunanistan'dan 400 bin ton pamuk ithal ettik. Buğday ambarıyız, buğday ithal ettik. Yani maalesef Türkiye hiç iyi gitmiyor.”

Yapılacak bir seçimde AK Parti'nin oylarının düşeceğini iddia eden Sinan Aygün, oy veren kesimin hükümete çok tepkili olduğunu öne sürdü. Aygün, “Esnaf için hiçbir şey yapılmadı, en ufak bir kaynak aktarılmadı. Esnaf, köylü kendi kaderine terk edildi. Bankaların elinde esir oldu millet” dedi.

HERKES DİNLENMEKTEN KORKUYOR

Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Osman Paksüt'ün dinlendiği yolundaki iddialarına da değinen Aygün, Ankara'da herkesin dinlenme korkusu yaşadığını öne sürdü. Aygün, konuyla ilgili olarak, “5 yıldır Ankara'da edinmiş olduğum tecrübelere göre bu rahatsızlık sadece Paksüt'de yok. Bir çok bakanın konuşurken (bu konuyu yüz yüze konuşsak) dediğini çok iyi biliyorum. Hatta birkaç gün evvel bir Kuvvet Komutanı'nın odasındayken bile sayın Kuvvet Komutanı sessiz sedasız konuşuyor. Sayın Başbakan ile odasında konuşurken bile sessiz sedasız konuştuğuna şahidim. Bu korku Ankara'da herkesi sarmış vaziyette. Bir bakıyorsunuz Silahlı Kuvvetler bu işten rahatsız, (dinleniyorum) diye korkuyor. Devlet, dinlendiğinden korkuyor. Hükümet, Başbakan, bakan dahil korkuyor” iddialarında bulundu.

Ankara'da birtakım güçlerin birbirini dinlediğini, bunun birçok kesimde konuşulduğunu anlatan, Paksüt olayının, “işin pimini çektiğini, bombayı patlattığını” dile getiren, teknolojinin çok geliştiğini, artık sadece telefonların dinlenmediğini belirten Aygün, “Oturduğunuz yerden, bir kilometre uzaktan odaklanıp, her şeyi dinleyebiliyorsunuz o cihazlarla. Artık mikrofon koymanın, telefon dinlemenin önemi kalmadı. Eğer istenirse sayın Savcı arabada giderken, arkadaki arabadan rahatlıkla dinlenebilir” dedi.

Kendisinin de dinlendiğini öne süren Aygün, “Ben dinlendiğimi biliyorum. Dinleneyim, ne olacak, pek önemli değil” diye konuştu.

 

IMF gitti aflar yeniden başladı                                         

             19 Mayıs 2008


DAHA eskisinin üzerinden 2 yıl geçmeden sosyal güvenlik primleri için yeni af kapıda....

Ekonomik faaliyetlere getirilen afların aslında ekonomik yükümlülüklerini zamanında ve dürüstçe yerine getirenler için bir ceza anlamına geldiğini, defalarca yazdık. Afların vergi ve prim ödemelerinden insanları caydırdığını, "nasıl olsa yine af çıkar" diye, normalde zamanında ödeyenlerin bile yükümlülüğünü yerine getirmekten alıkonduğunu söyledik. Çünkü aynı sektörde primini vergisini, ne yapıp edip bularak, zamanında ödeyen bir işadamı, sürekli vergi ve primini aksatıp, sonunda afla bundan kurtulan aynı sektördeki işadamına kıyasla haksız rekabete uğruyor. Bu nedenle de artık zamanında yükümlülüklerine yerine getirmiyor, böylece aflar tüm sistemi bozuyor.

2000 yılı öncesinde sık sık rastladığımız aflar, uygulanan ekonomik program ile birlikte artık kalmamıştı. Çünkü programın temel amaçları arasında ekonomide rasyonel bir sistem kurmak, şeffaflığı sağlamak, rekabetin sağlıklı oluşumunu sağlamak, kamu alacaklarının görev zararı olmasını engellemek de vardı. Bütün bu amaçlar, aflarla çelişiyordu.

Ancak AKP Hükümeti iktidara gelince, yaşanan ekonomik krizi de bahane edip, her alanda af çıkarmak istedi. Belli ki kendi tabanına verdiği mesajlardan biriydi bu....

IMF programı uygulandığı için, Hükümetin af taleplerinin çoğu ya reddedildi ya da törpülendi. IMF her seferinde af yapılamayacağını, niyet mektuplarına koydurdu.

IMF’le program biter bitmez Hükümet yeniden af silahına sarılmaya başladı.

İşte daha üzerinden 2 yıl geçmeden sosyal güvenlik prim ödemelerine getirilen af da böyle. Yine ödenmemiş borçlar birikmiş de, yine beyaz sayfa açmak gerekiyormuş da...

Bütün bunlar daha önceki aflarda da söylendi, her seferinde sistem biraz daha da bozuldu.

Bunun da ötesinde, artık kimseye sormaya gerek duymadan, ekonomiyi nasıl etkileyeceği bile hesaplanmadan, "Af yapıla..." deniyor ve uygulamaya giriyor. Başbakan Çalışma Bakanına söyledi, o da yapıyor. Maliye Bakanı, ekonomiden sorumlu bakan, hiçbirinin aftan haberi yok.

DOĞRU SÖYLEYEN KOVULDU

Hatta bu kez bir adım daha öteye gidildi. Affa karşı çıkan Sosyal Güvenlik Kurumu’nun başındaki kişi, yani affı uygulayacak olan kişi, affın bir şey getirmeyeceğini, normal ödeyenlerin cezalandırılmış olacağını söyledi. Bunu söylediği için de görevinden alındı.

Özetle; af kararı, tümüyle popülist bir karar... Başka deyişle "seçim ekonomisi" uygulaması...

Bir kere başladı mı gerisinin geleceği de artık belli. Dün bir gazetede AKP milletvekillerinden birinin "bankalarla ilgili sicil affı" getirilmesini istediği, Başbakanın da buna sıcak baktığını belirten bir haber vardı. Yani sicil affı da kapıda...

Kamu bankaları için sicil affı

SİCİL affı daha önce de yapıldı. O dönemde de söyledik; bu affı çıkarsanız bile özel bankalar bunu uygulamaz, sicili bozuk olana kredi vermez, bunu ancak kamu bankaları uygular, kamu bankalarının zor duruma düşmesine neden olursunuz, batak işadamları kamu bankalarını kullanır... Zaten öyle oldu; sadece kamu bankaları sicil affını dikkate aldı, diğerleri almadı.

Yani kamu bankalarının 2000 yılı öncesi bozuk sisteme geri çevirme harekatı da uygulamada. Kamu bankalarına bazı yandaşlarına olmadık üçlüde kredi verdirme işlemi başlamıştı. Şimdi bazı yandaşların, batıkları olmasına rağmen, yeniden kamu bankalarından kredi almalarına imkan verilmek isteniyor. Kimsenin şüphesi olmasın; aftan yararlanmasına rağmen borcunu ödemeyenler vardır, bu af o nedenle çıkarılmak isteniyordur. Böylece bir süre borç temizlenmiş olacak, böylece kamudan yeni işler de verilecektir...

Abartmıyorum; bu işin çivisi çıkmak üzere. Daha önce çıktığında neler olduğunu görmüştük...

Hep "IMF sonrası Hükümetin asıl ekonomi yönetimini göreceğiz" diyordum ya, işte ortada.. Ekonomiye, ekonomi yönetimine "çıpalar" mutlaka gerekiyor. Çıpa ya da sopa, ne derseniz...

 

Borsa sert düştü, dolar yükseldi                              19 Mayıs 2008

 

İSTANBUL - AK Parti yetkililerinden kapatma davasıyla ilgili olumsuz yorumlar İMKB’de sabah saatlerinde satışlara neden olurken, dış piyasalardaki satışların da eklenmesi endeksin 41 bin seviyelerine doğru gerilemesine yol açtı. Ulusal 100 Endeksi gün sonunda 1.202 puanlık düşüşle günü 41 bin 296’ya geriledi. Hisse senetlerinin değer kaybı yüzde 2.83 olurken, işlem hacmi cuma gününe göre hafif artışla 1.46 milyar YTL’ye yükseldi.

Reuters’a konuşan Tekstil Menkul Kıymetler Borsa İşlemler Müdürü Cemil Akınç, “Sabah saatlerinde ismini vermek istemeyen bir AK Parti’li bakanın kapatma davasıyla ilgili olumsuz yorumu piyasaların satıcılı başlamasına neden oldu. Yurtdışındaki satışlar da siyasi tedirginliğin üzerine eklenince seans sonunda 41 bin 300 seviyelerine kadar geriledik” dedi.

Endeksin daha önce 41 bin seviyelerine gerilediğinde doların 1,27 YTL civarında olduğunu hatırlatan ve sermaye piyasalarında genel tedirginliğin biraz daha fazla hissedildiğini ve abartıldığını belirten Akınç, YTL’deki güçlü duruşun da yardımıyla yarın ve kısa vadede 41 bin seviyelerinde destek bulabileceği görüşünü ifade etti.

Akınç, 41 bin desteği çalışması durumunda endeksin yeniden 42 bin 300’lere yükselebileceğini belirterek bunun yurtdışında kâr realizasyonunun nerede duracağına da bağlı olacağını ekledi.

DOLAR VE FAİZ YÜKSELDİ
Global borsaların enflasyon endişeleri nedeniyle gerilemesi, Güney Afrika randının dolar karşısındaki değer kaybının hızlanması ve içeride de AK Parti’ye karşı açılan kapatma davasında partinin kapatılabileceği olasılığının artması liranın değer kaybetmesine, faizin de yükselmesine neden oldu.

Merkez Bankası kurlarına göre lira, dolar ve Euro karşısında sırasıyla yüzde 0.51 ve yüzde 1.43 değer kaybetti. Merkez Bankası gösterge dolar kurunu 1,2315/1,2374 YTL, Euro kurunu 1,9250/1,9343 YTL, pariteyi ise 1,5632 olarak ilan etti. Bankalararası piyasanın spot kapanışında 1,2365/85 YTL olan en iyi dolar alış ve satış kotasyonları 1,24 seviyesini de aştı.

Bonoda 13 Ocak 2010 vadeli gösterge kıymetin ortalama bileşik faizi bankalararası piyasada 16 Mayıs’ta yüzde 19.33, valörlüde yüzde 19.37 oldu. Bu sabah tezgahüstü piyasada yüzde 19.45 seviyesinden açılan gösterge kıymetin bileşik faizi spot kapanışta yüzde 19.51, valörlü işlemlerde yüzde 19.56 oldu.

 

 

 

Nabucco'ya ivme kazandırılması gerekiyor                    19 Mayıs 2008

 

 

Avusturya Federal Ekonomi ve Çalışma Bakanı Martin Bartenstein, Nabucco doğalgaz boru hattı projesine ivme kazandırılması gerektiğini belirtti.

Türkiye-Avusturya Karma Ekonomik Komisyonu (KEK) 6'ncı Dönem Protokolü, Türkiye adına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı, Avusturya adına da Federal Ekonomi ve Çalışma Bakanı Martin Bartenstein tarafından imzalandı.

Yazıcı, burada yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, Avusturya ile olan ticari ve ekonomik ilişkilerini geliştirmeyi ve yeni alanlara yaymayı arzuladığını belirtti.

Protokolde, her iki ülke için özel önem atfeden çeşitli konularda işbirliğinin geliştirilmesinin öngörüldüğünü belirten Yazıcı, AB'nin yeni kimyasallar mevzuatı ve REACH'ın, bu konulardan sadece bir kaçı olduğunu söyledi.

Yazıcı, Türkiye ile Avusturya arasındaki ticaret hacminin son 10 yılda iki kat artarak, 2007 yılında 1.6 milyar euro ile iki ülke tarihindeki en yüksek değere ulaştığını bildirdi.

2007 yılında Avusturya'ya yönelik ihracatın 620 milyon euro olduğunu anlatan Yazıcı, ithalatın ise 994 milyon euro olarak gerçekleştiğini söyledi.

Türkiye AB ilişkilerinin uzun geçmişi olduğunu vurgulayan Başbakan Yardımcısı Yazıcı, "Ancak Avusturya makamlarınca Türkiye'nin üyeliğinin halen sorgulanıyor olması, Türk kamuoyunda önemli endişelere neden olmakta, AB'nin samimiyetinin ve niyetinin sürekli sorgulanmasına yol açmaktadır. AB'ye tam üyelik Türkiye'nin en önemli hedeflerinden biridir" diye konuştu.

"2013'e kadar gaz Hazar'dan hatta verilmeli"

Bartenstein da, Nabucco doğalgaz boru hattı projesine ivme kazandırılması gerektiğini söyledi.

Bartenstein, "Bu amaçla hükümetlerarası anlaşmanın en kısa zamanda sonuçlandırılarak, Hazar'dan doğalgazın 2013 yılına kadar hatta verilmesi gerektiğine inanıyoruz" diye konuştu.

Nabucco projesinin öncelikle doğalgazın transferi ile ilgili olması, ticaretini kapsamaması gerektiğine inandıklarını anlatan Bartenstein, Türkiye de dahil olmak üzere, boru hattından faydalanacak bütün ülkelerin arz güvenliğinden kaynaklanacak endişelerini görüşmeye hazır olduklarını kaydetti.

Hidroelektrik santrali Ilısu projesine de değinen Bartenstein, bu projenin Almanya, İsviçre ve Avusturya'dan üç ihracat kredisinin garantisinde yapıldığını söyledi.

Bartenstein, Türkiye'nin AB'ye üyelik müzakereleri konusunda ise Avusturya'nın bu konudaki taahhütlere sonuna kadar bağlı kalacağını, katılım müzakerelerinin başlaması konusunda gerekli desteği vereceğini ifade etti.

Konuk Bakan ayrıca, Bakan Yazıcı'yı gelecek yıl yapılması beklenen Türkiye-Avusturya Karma Ekonomik Komisyonu 7'nci toplantısı için Viyana'ya davet etti.

 
 
  Bugün 2 ziyaretçi (3 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol